Okuduğunuz herhangi bir kitabın ya da oluşturulan herhangi bir eserin kime ait olduğunu detaylı inceleme gibi farklı huyunuz var mıdır? Benim böyle detaycı huyumun olduğunu söyleyebilirim. Beğendiğim herhangi bir eserin kim tarafından oluşturulduğu, sanatçının veya yazarın üretme aşamasına kadar olan süreçlerde yaşadıkları fazlasıyla dikkatimi çeker. Yani işin mutlak kısmına ciddi anlamda ilgi gösterdiğim doğrudur.

Bu merakımdan dolayı, Biografik romanların bendeki yeri çok ayrıdır. Yakın zamanda, Dorlion yayınevi tarafından çevrilerek yayınlanan Oblomov’un Yaratıcısı IVAN GONÇAROV biografik romanını okudum.Kitabın yazılış dilini beğendim. Tam istediğim gibi tüm süreçleri başından sonuna kadar detaylı anlatmayı başarmışlar. Yazarın çocukluğunda yaşamış oldukları, eğitim hayatında aldıkları, aile yaşantısı ve mesleki dönemde deneyimledikleri uzun bir şekilde anlatılmış. Biografiyi kalem alan ismin; E.A. Solovyov (1866-1905). Bu kitabı hazırlarken kaynak sıkıntısı yaşadığı belirtilmektedir. E.A. Solovyov’un, İvan Gonçarov’a ait biografiyi yazma konusunda neden zorlandığı konusunda, son sayfalarda açıklama bulunmaktadır. Kitabı okurken karşıma çıkan, yeni duyduğum isimleri kenara not ettim. Bir yazarın hayatını öğrenirken yeni yazarları öğrenmek, yeni kavramları duymakta kitap dünyasının gerçek büyüsünü ortaya çıkarıyor. Bu biografik romanı okumanızı tavsiye ederim. Özellikle dipnot olarak paylaşılan bilgilere dikkat etmenizi, daha sonra o notlar üzerine araştırmalar yapmak için bir kenara not etmenizi de önerebilirim.

Kısaca İvan Gonçarov…

1812-1891 yılları arasında yaşamış Rus yazardır. 1859 yılında basılmış olan Oblomov eseriyle tanınır. Moskova Devlet Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra, 30 yıl devlet memurluğu yapmıştır. En ünlü romanı olan Oblomov’un aynı isimli karakteri, “Oblomovluk” kavramının doğmasına yol açmıştır. Bu kavram aşırı tembelliğin bir ifadesi olarak kullanılmaktadır.

İvan Gonçarov hakkında Dostoyevski kayda değer, itibarlı bir yazar olarak bahsetmektedir. Aynı zamanda Çehov kendisinden başarılı bir yazar olarak söz etmiştir.

Altını çizdiklerim:

1- Bir Fransız atasözü şöyle der:” La plus jolie fille ne peut donner plus qu’elle a” En güzel kız bile sahip olduğundan daha fazlasını veremez. (35.Sayfa)

2-Victor Hugo, trajedi, Tanrı’nın çarptığı bir adamın ağlamasıdır, der.(36.Sayfa)

3- Turgenyev’de acı içinde mutluluk arayışında olan ve bu mutluluğu bulmanın imkansızlığını fark eden karakterlerin ve onların hayatlarının psikolojik tahlilleri ön plandadır. Gonçarov’un tablosunda ise dönemin sosyolojik bir tezahürü vardır. (43.Sayfa)

4- Nehir güle oynaya ve büyük bir neşeyle akar sonra da neşeli bir göle dökülür, bazen de iplik iplik akar sonra da sessizleşirdi, sanki düşünüyor gibiydi. Taşlara sürüne sürüne gider ve kendini mırıltısının altında tatlı tatlı uyukladığı akarsuyun oynak akışlarına bırakırdı.(51.Sayfa)

5-Düzgün ama eskimiş bir yolda gitmek çukurda ya da uçurumun kenarında gitmekten daha iyidir, ya da yerinde veya matematiksel çizgisinin kimsenin bilmediği bir koltukta sessizce oturmak. Manzarayı izlemek faciayı izlemekten daha iyidir, sessiz bir melodiyi duymak Wagner’in müziklerinin rahatsız edici seslerinden daha iyidir.(52.Sayfa)

6- Lüks insanın doğal ihtiyaçlarının ötesinde çirkinliğinin ve ahlaksızlığının üzerini örtmek için uydurduğu bir bahanedir. (59.Sayfa)

Sizde okuduğunuz ve beğendiğiniz Biografik romanları yorum kısmında benimle paylaşabilirsiniz.

Kategori: